İki boğaz arasında yer alan, Karadeniz ve Ege Denizi’ni birbirine bağlayan Marmara Denizi sahillerinde bir anda müsilaj vakası gerçekleşti ve ülke gündemine oturdu. Müsilaj, bir diğer adıyla deniz salyası, dünyada ve Türkiye’de yeni bir durum olmamakla birlikte süregelen kirliliğin sürekli artması sonucunda doğanın verdiği tepkiyi göz önüne seriyor.
Müsilaj Neden Oluşur?
Müsilaj, deniz yüzeyinin ısınması, denizde düşük akıntı gerçekleşmesi ve en önemlisi de deniz kirliliğinin artması ve buna bağlı olarak alg ve plankton artışı sonucunda gerçekleşiyor. Planktonların aşırı çoğalması ile birlikte salyamsı bir madde oluşturup, yapışkan özelliği nedeniyle diğer atıklar ile birleşerek yayılıp bir tabaka halinde deniz yüzeyini kaplıyor. Bu durumda da doğal olarak deniz canlılarının ihtiyaç duyduğu güneş ışığı ve oksijen kesilerek tabanda anoksik bir ortam oluşuyor.
Türkiye’nin endüstrisinin büyük bir bölümü Marmara Bölgesi civarında yer alıyor. Bu durum da hem endüstriyel atık su debisinin hem de bölgenin yoğun göç alması nedeniyle evsel atıksu debisinin artması anlamına geliyor. Bölgedeki atık su arıtma tesisleri incelendiğinde, 2020 yılında, İstanbul’da kentsel atık su arıtma tesislerinden azot ve fosfor giderimli ileri biyolojik arıtma prosesine sahip 10 adet arıtmanın olduğu ve burada 545.381.602 m3/yıl atık su, 70 adet biyolojik arıtmada 15.081.064 m3/yıl atıksu arıtıldığı görülüyor. 8 adet ön arıtma tesisinde ise yıllık 835.718.139 m3 atık su arıtılmakta.
Bu değerler karşılaştırıldığında, kentsel atık suyun % 60’ının sadece ızgara, yağ tutucu gibi proseslerden geçirilerek arıtıldığı anlamına geliyor. Müsilajın ana nedenlerinden olan azot ve fosforun denize deşarj edilen büyük miktarda debinin içinde kaldığı görülüyor. Bölgede çok farklı alanlarda endüstriler de bulunuyor ve bu endüstrilerden de ciddi miktarlarda debi, bir kısmı arıtılıp bir kısmı da arıtılmadan denize deşarj ediliyor.
Türkiye’de Ve Dünyada Müsilaj
Tarihte, ilk müsilaj vakasının 1729 yılında balık ağlarının müsilaj ile kaplanması ile yaşandığı belirtiliyor. Marmara Denizi haricinde, en yaygın olarak görülen yerlerden biri de Adriyatik Denizi. 1972 ve 1905 yıllarında ağır şekilde kendini gösteren müsilaj, 1988’de tekrar başlayarak buradan Tiran Denizi açıklarında da görülmeye başlıyor.
2003 yılında sıcaklıkların aşırı yükselmesi ile İtalya’da görülen müsilajın ise bir süre sonra yaşanan büyük fırtına nedeniyle daha fazla zarar vermeden azaldığı tahmin ediliyor.
Kuzey Denizi’nde 1093 – 1985 yıllarından itibaren çeşitli alg patlamaları nedeniyle ötfofikasyon gerçekleştiği araştırmacılar tarafından belirlenmiş durumda. Bir diğer vakanın ise, 2010 yılında Meksika Körfezi’nde petrol arama platformunda gerçekleşen petrol sızıntısının sonucunda gerçekleştiği belirtiliyor.
Eylem Planları
Müsilaj vakasının yaşanmasının ardından, 13 Haziran 2021 tarihinde yayımlanan Resmi Gazete’de, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere, çeşitli bakanlık, kurum ve kuruluşların oluşturduğu Marmara Denizi Eylem Planı Koordinasyon Kurulu kuruldu. Kurul, ilk olarak 15.06.2021 tarihinde 22 maddelik Marmara Denizi Koruma Eylem Planı yayınlandı.
Bu eylem planına göre, müsilajın bilimsel temelli yöntemlerle tamamen temizlenmesine yönelik çalışma başlatılması, bölgede bulunan mevcut arıtma tesislerinin tamamının ileri biyolojik arıtmaya dönüştürülmesi, mümkün olan her yerde yeniden kullanımın arttırılması, temiz üretim teknolojilerinin yaygınlaştırılması gibi maddeler yer alıyor
Kurul kararlarına bağlı olarak, 22.06.2021 tarihinde yayımlanan Marmara Deniz Havzası Eylem Planı Kapsamında Deşarj Standartlarında Kısıtlama Genelgesi ile, bölgedeki endüstrilerin deşarj standartlarında yer alan Kimyasal Oksijen İhtiyacı standardı yaklaşık % 60 oranında düşürüldü.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın temmuz ayında yaptığı açıklamalara göre, çeşitli yöntemlerle yüzeyden temizlenen yaklaşık 10.500 m3 müsilaj, düzenli depolama alanlarına gönderildi, 592 bölgede temizlik çalışması yürütüldü, denetimler yoğunlaştırıldı, işletmelere ciddi para cezaları kesildi ve bazı işletmelerin faaliyetleri durduruldu. Ancak, müsilajın son dönemlerde suyun yüzeyinde daha az görünmesine rağmen denizin derinlerinde daha yoğun hale geldiği belirtiliyor.
Müsilajın etkilerinin silinmesi ve tekrarlamasının önlenmesi için, bilimsel dayanağa göre alınan tedbirlerin kararlılıkla sürdürülmesinin yanında bireysel olarak da çevre bilincinin arttırılması gerektiği görülüyor.
Esra Çakır
Proje Departmanı Koordinatörü
EGESİS Çevre Teknolojileri A.Ş.
Eylül,2021
We Will Dergisi, Sayı:3, Hamburger Recycling Turkey